Bayburt’a yeni bir türkü ‘Canım Bayburt’

Yayınlama: 13.06.2013
A+
A-

 

 

Ve Bayburt Sevdası… Sözleri Fatih Dündar’a, Müziği Fatih Dündar – Agah Akkuş’a ait olan ve Agah Akkuş tarafından seslendirilen yeni Bayburt Türküsü, Bayburt’un bir kez daha unutulmayacak yurt olduğunu hatırlattı bize. Uşşâk makamındaki türkünün klip çekimlerine ise başlandı bile. Türkünün klip çekimleri bittiğinde TRT başta olmak üzere bir çok müzik kanalında da yayınlanacak.

Titriyor yürekleriniz hasretle… Sıra sıra dağlar ötesine açılıyorsunuz. Bir hali vasf ediyor türkü derinliğinde bu icra…

Açıyorsunuz ötesini sıra sıra dağların… Yıllar yılı hasret ile düğümlenmiş boğazınıza çörekleniyor bir şehir. Ki bu şehir ‘ülkede bulunmaz bir eşi’ olan Bayburt olursa. Gurbette inleyen ruhunuz özlemin sağaltıcı iklimine evriliyor. Damla damla tükeniyor yekiniyorsunuz “Canım Bayburt’a”. Canım Bayburt Burası en sıcak, sen samimi, en sığındığınız bir liman oluyor hüzün, hicran ve hasretten coşkuya dönüşerek…

Özlem ki hep acıyla savrulur yüreklerde. Yürekleri elim rüzgârlarla ağlatır. Ama özlem kendine yeniden anlam buluyor bu türküde. Özlem bu Bayburt türküsünde onduruyor varlığınızı. Varlığınızın mana ve mazmunu yeni bir diriliş özsuyunda dalgalanıyor.

‘Canım Bayburt Burası’ derken ıraklarda olmanın hasretini en yanınızda serinletiyorsunuz. Büyülü bir tamlamanın niteminde eriyorsunuz. En siz yanlarınıza en yeni Bayburt yüklüyorsunuz.

Ruh donanımızın tekniği bahar sürgünleri gibi aşk, heyecan ve dinginlikle sarılıyor.  Isınıyorsunuz ‘Canım Bayburt Burası’nın koruyan ve kuşatan derinliğinde. Anılar gözlerinde dalıp dalıp gidiyorsunuz. Belki ağlıyor can eviniz. Ama bir yanınızda bir harelenme yaşıyorsunuz. Coşkunun büyüsünü yaşıyorsunuz bir yandan da. Akıyor bu ılık bir aydınlık ile en Bayburtlu köşelerinize.

Türkünün dizelerindeki ‘Bayburt-Tahbur arası’yla ılık yaz akşamlarının şiirini dinleyebiliyorsunuz.  Sessiz ve gölgeli bir rüyanın ruhunuzu okşaması gibi bu topraklarda eskinin, Dedem Korkut’un ruhaniyeti sarabiliyor sizi.

Çoruh vadisi… Iraklara bir zebercet gibi süzülen Çoruh… Mutluluk, özgüven ve düşe dalmış gibi sükûnet aşılıyor.  Çoruh… Yaz ılıklığında Çoruh’un neşe ve sevinç olduğunu anlıyorsunuz. Yaşama duyarlılığı her şeye karşın bir yerine tutunabilmek oluyor geçen zamanın…

Çoruh vadisi yorgunluk gideren havası yanında çeşitli çiçeklerle gülümsüyor size. Gülümsetiyor sizi. Yaşam enerjisi üfürüyor da farkında bile olamıyorsunuz. Kollarıyla Bayburt’u kapsayan vadi çizdiği yay ile Bayburt dâhil 33 yerleşim yerini bu yay içinde kutsal bir varlık gibi sakladığını haykırıyor. Dedem Korkut’u bize fısıldayan Baksı da bu yay içindeyim diyor. Bayburt’un doğusunu kapsayan bu yayda ışığın doğudan yükseldiğini işaretleyen bir şeylerin saklı olduğunu hissediyorsunuz.

Şehit Osman ki bir Bayburt destanı olduğunu bir daha algılıyorsunuz. Yüreğimizden, gönüllerimizden tarihe armağan bir destan oluyor yeniden Şehit Osman Tepesi. Bayburt’un en Bayburt halinden biri oluyor Şehit Osman.  Bin 682 metre yükseklikte şehrin batısında manevi bir bekçi gibi bekliyor. Bayburt taş işçiliğinin en estetik örnekleri zamanımız meslekî yapısına da bir şeyler fısıldıyor. Panoromik bir Bayburt’u buradan ciğerlerinize doyasıya çekebileceğinizi arzuluyorsunuz.  Bayburtlu olmanın neliğini özümsemek için dayanılmaz bir alternatif diye geçiriyorsunuz içinizden Şehit Osman Tepesi için.

‘Şehit Osman, Duduzar/ iki gönül arası’. Şehit Osman batıda bir bekçi ise Duduzar da Bayburt doğusunun bekçilerinden biridir diyorsunuz. Doğu ve batı görünen manevi dinamiklerle tutulmuştur diyorsunuz. Şehit Osman tepesi 21 Şubat 1918’li yıllarda dirilişimize nasıl mucizevî bir şekilde top atışlarını yansıtıp korku salmışsa Duduzar’daki aşkın/müteal iklim bu dirilişin, bu kıyamın sancaktarı olmuştur diyorsunuz.

Gönül ehli boldur Bayburt’umun geliyor peşisıra. ‘Dede Korkut’a diyar/Kültür tarih burası’  dizeleri türküde dillendiriyor bunu. Prof.Dr. Muharrem Ergin’e bir aralıktan ‘ Türk Edebiyatının Paha Biçilemeyen Mücevheri’ olmuştur Dedem Korkut diye sesleniyor. Dil ve üslup açısından dönem anlatımını eşsiz bir biçimde günümüze taşıyor hikâyeler, nam-ı diğer Oğuzname.

Aşkın ve yiğitliğin en hisli ve coşkulu hali Dede Korkut hikâyelerinde gösteriyor kendini.  Hikâyelerde kadın erkeğin bahtı evinin tahtıdır cümleleri yankılanıyor kulaklarınızda. Oğuzname’den kadınlar geçiyor. O kadınlar ki eşlerine sadık ve vefalı, sevgilerini, bağlılıklarını zaman zaman çok içli bir şekilde anlatıyorlar zaman kavramını saf dışı bırakarak.

“Başımın bahtı, evimin tahtı/ Han babamın güveyisi/ Kadın anamın sevgisi/ Babamın anamın verdiği/Göz açıp da gördüğüm/Gönül verip sevdiğim/Bey yiğidim/

Kadınlar topuklara kadar uzanan siyah saçları, dar ağzı, ince beli, kara gözü, kar üstüne kan damlamış gibi kırmızı yanakları, bileklerinden kınalı elleri ile ideal, asil eş ve annenin simgesi, kılıç kuşanan, ata binen ve korkusuzca düşmana karşı duran cesur bir profil sergiliyor. Öz Türk kültürünü Oğuzname’de en sade ve en yaşanılır, yaşanılması gereken haliyle görebiliyorsunuz.

Bayburt aynı zamanda kalesiyle, milattan önceye uzanan kalıntılarıyla bir tarih şehridir diyorsunuz sonra. Kültür tarihle birlikte harmanlanır bu toprakta. Ve akıyor zamanı titreten aralıktan düşünceleriniz. Geçmiş medeniyetlerle iç içe yaşamak deneyimi sunar bir çok tarihi öğesiyle Çoruh’un incisidir Bayburt. Ulu camii, Kırk Çeşmeler’i, Saat Kulesi, Bedesten’i, Şair Zihni Anıtı, Ah-i Emir Ahmed-i Zencani Türbesi, Kavalılar Evi, Bamsı Beyrek Türbesi, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Korgan Köprü, Kop Şehitleri Abidesi bu tarih ve kültürü yudumlanın sadece birkaç mekânıdır.

‘Kop Dağıdır dağımız/ Şehitler otağımız’. İkinci Plevne olarak tarihe geçmiş Kop Savunması Bayburtlu için bir savaş tablosu canlandırıyor bir kez daha. Yine yeniden Halit Paşa komutasındaki Türk birliklerinin tam 6 ay savunup Ruslar karşısında destanlar yazdığı yer oluyor Kop dağı. Bir Çanakkale, bir Sarıkamış kadar destanım diyor Kop.

Bağdat-Bayburt arası yüksünmeden aşabilecek bir gerçek oluyor ve Bayburtlu Genç Osman’ın evlatlarına esenlikler iletiyor zamanı eriten hülyalardan…

‘Şeyda dili ballanır/Al yeşiller arası/Meyve gibi ballanır/ Canım Bayburt burası…’

En vurucu yeri oluyor türkünün… En Bayburt kokan en unutulmaz yanı oluyor. Şeyda yüreklerin al yeşil sırrına yükseldiği al ufkunun ağdığı bir duyuş açılıyor size.

Sufî bir derinliğe kapı aralıyorsunuz. Meşhur mutasavvıf Ağlar Baba mihmandarınız oluyor. Dokunuyor bam telinize. “Bağında mürgiyim Ey Neb-i Zî-şan / Al Yeşil mihraptan görmüşem nişan / Mürşit âleminden görünen gülşan/ Ya Muhammed Canım arzular seni.”

Bir Hicran (i) bağından giriyorsunuz demine alın, yeşilin. “Her dem havadadır alçağa inmez /İkrar vermiş yâre sözünden dönmez /Al yeşil cevheri döktüm beğenmez/ Açılmamış tayfdan dûr ister benden”

Yüreği hasretin acısıyla pare pare olmuş şair son dizelerde dillendiriyor artık içindekini. Kavruk sevdalarla yanan ruhu ağlıyor artık mısralarda. Bütün bu arzu, iştiyak ve sûz-i ciğer aksediyor kelimelere. ” Fatih Dündar söyleyen/ Uzak mekân eğleyen/ Hasret ile inleyen /Gurbet – Bayburt arası…”

… ve yüreğinizin gurbetine düşüyor Bayburt… Selam diyorsunuz. Selam sana eski Bayburt elleri…

Şair-Yazar Fatih Dündar’ın yazdığı türkünün sözleri:

CANIM BAYBURT BURASI

Sıra sıra dağlar var

Bayburt – Tahbur arası

Vadiden çoruh akar

Bayburt iki yakası…

 

Şehit Osman Duduzar

İki gönül arası

Dedem Korkut’a diyar

Kültür – Tarih burası…             (Nakarat – 1)

 

Kop Dağıdır dağımız

Şehitler otağımız

Genç Osman’ız hepimiz

Bağdat – Bayburt arası…

 

Şeyda dili ballanır

Al yeşiller arası

Meyve gibi ballanır

Canım Bayburt burası…           (Nakarat – 2)

 

Dundari’dir söyleyen

Uzak mekân eğleyen

Hasret ile inleyen

Gurbet – Bayburt arası…

Peyami Sefa KARABACAK

Güzel yorumlarıyla Bayburtlu sanatçımız Agah Akkuş’un türküyü seslendirmesi…

 

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.