Bir şehirde yaşamanın bedeli

Yayınlama: 24.08.2015
A+
A-
BAYDER Yönetim Kurulu Başkanı, MESAM, İLESAM, Tarihi Çarşılar Federasyonu

Düşünceler akıyordu Çoruh’a… Feryatlar çığlıklar duyuyordum, bir gariplik vardı. Bildiklerimin sarsıntısını mı yaşıyordum acaba? Yoksa bilmediklerimin eksikliği mi kamçılıyordu beni? Düşüncelerimin etkisinde şehri izlemeye koyuldum kalenin eteklerinden…

Şehrin ortasından yıllardan beri hep gördüğüm ama farkına varamadığım bir nehir geçiyordu. Adının Çoruh olduğunu biliyorum aslında. Ülkemin en hızlı ve en coşkun akan nehriymiş bildiğim kadarıyla… Seyrine dalınca beni kendimden götürdüğünü kendime geldiğimde anlamıştım. Ne de olsa ülkenin en hırçın nehri. ”Kapılanı götürecek kadar yüreği var” derlerdi eskiden beri.

Şimdilerde bir tuhaflık var üzerinde. Hasta mısın, yorgun musun nedir bu halin Çoruh? diye sorası geliyor insanın.

Eskiden şehre, mutluluğun senle saçıldığını söylüyor büyüklerimiz… İnsanlar, senle neşe bulurmuş, senle huzur bulurmuş. Hayvanlar sende sulak, şehir sende hayat bulurmuş. Akış sesine göre kuş cıvıltıları olurmuş, Bayburt’un yanık türküleri senle akor olurmuş.

Peki, şimdi neden özünü kaybetmiş yolundan şaşmış gibi akıyorsun? Ruhunu okşayanlar kalmadı mı?

Seni besleyen, kültür akan paharların mı (çeşmelerin) kurudu? Yoksa suya saldığımız değerlerimizin yükü mü ağır geldi?

Aslında cevabı bizlerde de saklı ama söylemek pek işimize gelmiyor.

Sahip olamadığımız her şeyimiz akıp gidiyordu elimizden. Çoruh daha ne yapsın? Derbentlerine bent kuramadıkça; izlemek bizim, götürmek Çoruh’un işi olacaktır.

fatih_dundarDerken, iyice derinlere dalmıştım şehri izlerken. Güneşin tam tepemde olduğunu bütün sıcaklığıyla beni kavurduğunu hissettim. Sonra, gafil halime bir tebessüm ettim ve “Beni güneş değil, gördüklerim yakıyor” dedim. Serinliğin bu saatten sonra fayda veremeyeceği kanaatindeydim. İzlemeye devam etmeliydim şehri…

Tekrar izlemeye koyuldum. Kulağıma bir sesler geliyordu, konuşuyordu birileri:

-Efendim burası Çini Maçin, yani Bayburt Kalesi…

diye başlayıp anlatıyordu bir şeyler, sonra:

-“İşte gördüğün gibi Bayburt tarih ve kültür şehridir” diyordu.

İçim içime sığmıyordu; bu Çini Maçin de nereden çıktı? Asıl isimleri niye söylenmiyor kalenin?

İşgal edilmiş beyinler! Bayburt, tarihi yazdı, siz değil! Size okumak düşer.

Kendini, özünü, tarihini, şehrini idrak edemeyenlerin ezberci söylemlerle Bayburt’u tasvir etmesine karşı olan biriyim. Ayrıca tarihsel ve kültürel etkinliklere kültürel programlara katılım ve meyil sağlamayanların da bu söylemlerde bulunmasına karşıyım. Kültürün içinde olmayacaksın, sonra ‘Bayburt kültür şehridir’ diyeceksin. Yok öyle bir şey!

Anlaşılan kitap okunmadan kitaplar yazılıyor bu şehirde… Yazıktır beyinlerimiz işgal edilmiş. Bilgisayarda en iyi bildiğimiz kopyala+yapıştır ve enter tuşları. Lütfen biraz kendimize gelelim yazmadan önce okuyalım… okuyalım… okuyalım…

İkindi vaktiydi, güneş içimdeki fırtınalara inat bütün kavuruculuğu ile hala üzerimdeydi. Bugüne kadar sadece şehrin siluetini gören gözlerim belirgin çizgiler içindeki renklerini de fark edebiliyordu artık. Özellikle siyah-beyaz renklerine takıldı gözlerim. Yüreği gurbet mahpuslarına itilmiş beşiğine hasret insanların gözünde yüceltilen bir şehir vardı, bir Bayburt vardı bu renklerde.

Ama bir gerçek var ki orası pek görünmüyor. Bu şehir ucuz kahramanlıkların değil, büyük kahramanlıkların otağıdır. Dolayısıyla bedeli de çok ağırdır. Kaldıramazsan Bayburt dar gelir sana. Ve terk etmek zorunda kalırsın bir yana… Aslında terk etmek işin en kolay olanıdır. Alıp götüresi sevdalıklara inat mesele burada kalabilmek, burayı sahiplenebilmek ve burada ayakta durabilmektir.

Artık akşam oluyordu, gün bitmek üzereyken güneş batım noktasında kızıllığını konuşturuyordu. Şehrin yarısı gölgelenmiş yarısı da kızıllığa bürünmüştü. Sıyırmaya çalışırken derin düşüncelerden kendimi, nihayet şehir ile yüz yüze kalmış ve somut olarak şunları görebiliyordum.

Evet, bu şehir; Tarih ve kültür şehri olduğu kadar tarihinin ve kültürünün gün be gün istilalara uğratıldığı bir şehirdir.

Hiçbir şey bilmezken hepimizin iyi bir tarihçi, iyi bir sanatçı, iyi bir kültür adamı ve iyi bir siyasetçi sıfatıyla geçindiğini söylemek mümkün… Küçük hesaplardan pazar oluşturulduğunu, büyük ve başarılı kimliklerinin de engellenmeye ve tenkit edilmeye çalışıldığını söylemek mümkün… Ayrıca yazarken kalemimin sırtına binen haylazları da…

İşte kütlesi büyük şehirler, büyük değerler; büyük bedel öderler…

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 5 Yorum
  1. Funda dedi ki:

    Merhaba Fatih hocam, güzel çoruh nehrimizi ne de güzel anlatmışsınız..!!!! emeğinize sağlık… Başarılarınızın devamını dilerim… yazılarınızın devamını bekliyoruz…

  2. HALİT KACIR dedi ki:

    SEVGİLİ YEĞENİM FATİH: Kaleme aldığınız yazında bir Şehrin anatomisinden bahsediyorsun. Dahası gözünle görmek istemediğin bir Şehrin yalnızlığından söz ediyorsun. Buram buram sevdalarından, türkülerinden bir dem geçiyorsun. Bir çok imparatorlukların işgallerinden geçmiş ve Osmanlı Türkün zaferleriyle vatan topraklarına adını şanlıca yazdıran, tarihi kültürel fermanı kalemlerin dilinde anlatılan, sevdası, hasreti, özlemi, tutkusu nakış nakış işlenen bir Şehrin adından gururla söz ediyorsun. Yazını çok anlamlı ve manalı buluyor, serzenişlerine de hak veriyorum. Kolay mı evliyaların, yiğitlerin, fakihlerin, şehitlerin yurdunu unutmak… Sevgili Yeğenim: Yüreğimizi yüreğiniz bilin, hasretimizi özleminiz bilin, canımızı canınız bilin. Bayburt bizim Bayburt’umuz merak etmeyin. Arada birde olsa diyar-i gurbete selam eyleyin bize yeter. Bizde onun varlığıyla mutlu oluruz. YAZILARINIZ HER DAİM SILA KOKSUN. Dayınız HALİT

  3. Sümeyra dedi ki:

    İyi bir okuyucu olduğumu düşünüyorum. Güncel bir durumu hele hele sorunları dile getiren bu yazınızı hikaye tadında roman tadında yazmanıza hayran oldum. Kullandığınız harikulade bir dil var. Bir şehrin sorunları ancak bu kadar dile getirilebilir herkesin muhakkak okuması gereken bir köşe yazısı olmuş. Kaleminize sağlık.

  4. SAVURGAN dedi ki:

    Bir memleketin sorunları ancak bu kadar güzel ve edebi anlatılabilirdi değerli başkanım tebrik ediyorum. Sizden de öğrenmemiz gereken birçok şeyin olduğunu gördüm. Hizmetin en güzelini yapmayı Allah sizlere nasip etmiş inşallah dahada başarılı olursunuz, selamlar (SAVURGAN)

  5. erzincanlı dedi ki:

    Problemli insanlar yalnızca problemler olusturur, onları çözmek ise yüreğini ve bedenini bu problemlerin çözümüne adamış insanlardan geçer.Ağzına sağlık Fatih hocam. Sen ve senin gibi memleketini karşılıksız seven ve hizmet eden insanları rabbim mahcup etmesin. Allah yardımcın olsun yolun her daim emeklerinin karşılığını aldığın anlarla dolsun taşsın. Sevgilerle…