MİLLİ eğitim

Yayınlama: 20.11.2017
A+
A-

1. Dünya Harbi biter, Wilson İlkeleri ile dünyanın abisi(!) olan ABD kah davetle kah tahakkümle dünya eğitimine el atar.

John Dewey, Cumhuriyetin ilk yıllarında dönemin Eğitim Bakanı Vasıf Çınar’ın daveti üzerine ülkemize gelir. Deneycilik, işlevsellik ve aletçilik olarak da bilinen pragmatizmin(faydacılık) dünya eğitim sistemlerine yerleşmesinde başrol oynayan John Dewey demokrasi, laiklik ve batıya dönüşün ülkemizdeki tezahürü olur. 19 Temmuz – 10 Eylül 1924 OKULLAR KAPALIYKEN bir dizi incelemede(!) bulunur ve otuz sayfalık bir rapor hazırlar. 1945’te tekrar Türkiye’ye gelen Dewey eğitimdeki nişaneleri görünce gayet memnun bir şekilde evine döner.

John Dewey, 1920’lerde Japonya’ya da gider. Türkiye’de yaptıklarının muadillerini orada da yapar. Fakat Japonya kısa bir süre sonra Dewey’in etkilerinden  sıyrılmaya başlar. Tam eğitimde bağımsızlığa kavuşacakken, 2. Dünya Harbi patlak verir ve Japonya yenilir. ABD, Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarını, Amerikan eğitimcileri eliyle Amerikan tahakkümünden kurtulmaya çalışan Japon eğitim sisteminin tam ortasına bırakır. Amerikan eğitim sistemi ilkinden daha nüfuzlu bir şekilde tekrardan Japonya’ya yerleştirilir. Fakat Japonya 1970\’lerin sonunda tekrar eğitimde öze dönüş hareketini başlatır.

Hülasa Türkiye’nin eğitimde yaşadıklarının daha katmerlisini Japon eğitim sistemi yaşar. Lakin 2015 PISA(Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) verilerine göre 72 ülke içinde  Japonya 1., Türkiye ise 50. olur.

Bu fark, en genel manada Japon eğitim sisteminin gayri milli eğitim anlayışlarını sürekli reddederek her fırsatta özlerine dönme çabaları ve  öğretmene duyulan saygı  ile açıklanabiliyor.

Sevgili Oktay Sinanoğlu’nun da dediği gibi ‘’how much’´tan başka bir şey bilmeyen ABD  ve batının, KAZANCI soran dünya görüşlerinin, bizim ‘’neydirsen, nasılsın, nörüyon, napaysın’’ gibi İNSANI soran  Türk örf-anane zenginliğinden  şiddetle uzak olması, kapitalizmin eğitimdeki karşılığı pragmatizmin oruç, zekat, helal- haram vb. kavramlara ters gelmesi Müslüman-Türk toplumunda kaos ihdas etmiş, bireylerin kafasının karışmasına ve kadim değerlerinin asimile olmasına neden olmuştur. Yiyecek hiçbir şey bulamazsa kendini kemirecek olan vahşi, obur sistem kapitalizmin, açın halinden anlayan oruçla ya da  paylaşarak toplumun refahı ve düzeni sağlayan zekatla ya da kazandığının helal mi haram mı olmasına dikkat eden bir zihniyetle ortak bir zeminde buluşması olanaksızdır. Doğaya tapan bir eğitim felsefesi, Türkün ne İslam’dan önce ne de İslam’dan sonra ki inanışlarına uymamaktadır. Pragmatizmin bize verdiği zararı; kazandığımız parayı kazanırken hangi ilkeleri dikkate aldığımızı düşündüğümüzde çok net görüyoruz.

Bugün dimağlarda bir yanlış daha hayat bulmakta: Japon eğitim sistemini almak…

Japon eğitim sistemini taklit etmenin Amerikan eğitim sistemini taklit etmekten hiçbir farkı olmayacaktır. Yapılması gereken Japonya, Amerika ya da bir başka ülkenin eğitim sistemini almak değil, Japonların yaptığı gibi ve bakanlığımızın adına yakışır şekilde eğitimin millileştirilmesidir.   İkinci mühim husus ise öğretmenlik mesleğine saygının artırılması ve kaybolan prestijinin öğretmenlere tekrar iade edilmesidir.

Sayın Valimiz Ali Hamza Pehlivan’ın da dile getirdiği gibi eğitim düzelirse her şey düzelir…

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.