ABCD-LGBT

Zamanın birinde (modern diye geçiyor) Peter L. Berger ve Thomas Luckmann adında çoook uzaklarda iki adam yaşarmış. Bu iki adam boş boş oturmaktan sıkılıp ‘Toplumsal İnşacılık’ diye bir teori atmışlar ortaya diye anılan yere.

“Nesnel toplumsal gerçeklik toplumsal eylem tarafından yaratılır ama yaratıldıktan sonra bireylere sanki onların dışında var olan, kendilerinden ayrı ve bağımsız bir gerçeklikmiş gibi görünür. Gerçekliğin inşası, dışsallaştırma, nesnelleştirme ve içselleştirme şeklinde üç evrenin diyalektik ilişkisi ile mümkün olur.” demişler.

Dışsallaştırmayı insanın kendisinin peydah ettiği değerler olduğunu, bir kez üretildikten sonra insanın kendisi dışında bir değer görüp nesnelleştirdiğini ve en nihayetinde bu üretilen değeri toplumdan izole olma korkusu (kınayıcının kınamasından korkma) ile kabul etme zorunluluğu hissedip içselleştirdiğini iddia etmişler.

Bu teori her ne kadar ”bir yalan uydurdum, sonra ben de inandım” gibi bir duruma benzese de geçerliliğinin çokça olduğu, muazzam bir emeğin ürünü gibi görünüyor diyerek hikayemizin kahramanlarının hakkını teslim edelim.

İsmi ABCD miydi LGBT miydi neydi, hani pislik bir insan artığı yığını var ya onu anacağım biraz. (Lutilik diye adlandırılma da çok feci bir yanlış! Bu konuda Sevgili Mehmet Hatipoğlu’nun, Hz. Lut ve Lutilik Kavramı isimli yazısını okumanızı şiddetle salık veririm.)

Foyası ortaya çakmaya başlayan, İçselleştirilmiş Cinsel Haklar Deklarasyonuna dayanarak yeni bir yalanın (özgürce cinsel ilişkiler oluşturma hakkı) dışsallaştırılma aşamasına, yangına körük taşır gibi hizmet ediyor birileri.

Bazıları bilinçli, bazıları kompleksli, bazıları bazı bile değil…

Fıtrata aykırı bu yalanın nesnelleşmemesi ve içselleşmemesi toplumun göstereceği reflekse bağlı olacak. Ya çocuklarımızın bu insan onuruna aykırı işi saygı ile karşılayan insanlar olarak görüp gözlerimiz açık gideceğiz ya da torunlarımız (bu onursuz iş meşrulaşmayıp, aile korunarak torun torba sahibi olduğumuzda) başucumuzda can vereceğiz.

Seçim bizim…