Şehidin Emaneti

Yayınlama: 13.07.2020
A+
A-
Saat dördü gecenin, uykudaydı yıldızlar
Rüzgar yaman vurdukça yorgun tepeler sızlar
İki aslan parçası döndü operasyondan
Sırılsıklam oldular, üşüdüler bir yandan
Süratle abdest alıp başladılar namaza
Yasin dedi, “Gidip de bakayım yaramaza”
Ağır şartlar, sonunda hanıma çark etmişti
Yuvasını dağıtıp evini terk etmişti
Beş yaşındaydı Yusuf, sevimliydi oldukça
Bakıcı gelir idi sabah fırsat buldukça
Bayburt’taki annesi yatalaktı Yasin’in
Yüzü de somurtgandı ağabeyi Tahsin’in
Kıyıp da veremedi Yusuf’u ellerine
Bir bakıcı buldular Mardin’de evlerine
Salih’in de Maraş’ta bir tek anası vardı
Babasının yüzünü güç bela hatırlardı
Kara gözlü Salih’im iki gündür uykusuz
Bayburtlu Yasin ise çok yorgun, aç ve susuz
Her biri bir an önce uyumak istiyordu
“Allahım yurdumuzu koru şerden” diyordu
Tam yatağa uzandı,gözü azdan dalmıştı
Ardı kesilmeksizin telefonu çalmıştı
Sus artık be telefon dedi çalarsın niçin?
Uzanıp aldı ele tezden kapatmak için
Baktı ki annesiymiş arayan gözü doldu
Durduk yerde aramaz yoksa bir hâl mi oldu?
Aradı annesini hayır olsun diyerek
Çoktandır aramamış affını isteyerek
Anası bakmaksızın boynunda ki ağrıya
Panikle cevap verdi bir an önce çağrıya
Dedi,”Yavrum üç defa rüyada gördüm seni
Peygamberim giydirdi elleriyle kefeni
Hayır olur inşallah gözümü uyku tutmaz
Ağrı sızı değil de hasret beni uyutmaz
İyi misin, hoş musun; ne yer de ne içersin?
Dualarım sizinle Mevla’m kolaylık versin
Ne zaman geleceksin Bayburt’a sen izine
Bizi hasret bırakma Yusuf’umun yüzüne”
Dedi ki “Merak etme anneciğim bizleri
Hele şu terör bitsin tezden dönelim geri
Burada olmak bizim alnımızın yazısı
Dinsin diye burdayız anaların sızısı”
O esnada Salih’in telefonu da çaldı
Salih ise deliksiz, derin uykuya daldı
Anneden müsaade aldı kapatmak için
Telefona öfkeyle dedi çalarsın niçin
Baktı ki arayana yazıyor Komser Hasan
Ulan bir çift söz derdim amirimiz olmasan
Açtı, “Buyur amirim Salih uyumuş çoktan”
Dedi,”Kusura bakma görev çıktı hiç yoktan
Teröristler pusuya düşürmüş Osmanları
Kurtarmaya acele etmeliyiz onları
Salih’i de uyandır geç kalmayalım lütfen
Bu saatte aramak hiç de istemezdim ben”
Yasin, Salih’i sarstı pek derindi uykusu
Dedi, “Uyan be Salih yine kurulmuş pusu
Osman ile ekibi zor durumda kalksana
Bizim şu Yağmur Hasan demin söyledi bana”
Salih zorla da olsa yatağından fırladı
Yasin de silahını doldurup hazırladı
Üstü başı iyice kurumamıştı daha
Görev kutsal diyerek sarıldılar silaha
Karakoldan bir araç geldi sokaktan aldı
Araç da kaygan yolda kayacaktı az kaldı
Gönlüne Yusuf düştü Yasin’in bir ah çekti
Gün yüzüyle yavrusun ne zaman sevecekti
Bir de rüyası geldi annesinin, fikrine
Döner dönmez bir daha arayacaktı yine
Bir vadiye geldiler, tehlikeli yer idi
Yanlarında amiri, ‘Yağmur’ diyorlar idi
Dört beş araçtan daha başka polisler indi
Ekipleri görünce Osman hayli sevindi
Teröristler çapraza almıştı üç kişiyi
Biri yaralanmıştı, şükür durumu iyi
Kaçmaya yeltendiler gelince yeni ekip
Bizim Yasin birini etmek istedi takip
Ateş açıp nihayet indirdi başlarını
Döndü çağırmak için tüm arkadaşlarını
O esnada tepeden mermi geldi sırtına
Düştü, doğruldu tekrar bakamadan ardına
Salih yetişti hemen kucakladı dostunu
Yarayı sarmak için biraz yırttı üstünü
Bir can daha yakmıştı kuduz itler kaçmadan
Araçlara bindiler ağzı bıçak açmadan
“Dayan Yasin!” diyordu dolu dolu gözleri
Salih dedi, “Bulalım tezden pansuman yeri
Hastaneye gidecek zaman yok dayanamaz
İnşallah daha fazla yaraları kanamaz
Ulaşalım evvela Nevşehirli doktora
Adı neydi adamın ya Burhan’dı ya Bora”
Doktorla sözleştiler bir sağlık merkezinde
Aklı, zihni donmuştu telaştan herkesin de
Salih de komseri de gözünü yumuyordu
Bir an önce hayırlı haberler umuyordu
Bir an dayanamadı atıldı içeriye
Yasin’den bir manidar bakış kaldı geriye
Bir şey söyleyecekti elvermedi lisanı
Allah diye haykırıp teslim eyledi canı
Komser Hasan yıkıldı,en çok Salih ağladı
Osman da kabahati kendisine bağladı
Göz gözü görmüyordu ciğere kor vurunca
İçi sevgiyle dolu koca bir kalp durunca
Beraber ne belalar atlatmıştı bu canlar
Gözlerinden film gibi şeritle geçti anlar
Salih yıkıldı hepten bayıldı düştü yola
Oğlu görmesin diye Yasin’i karakola
Götürdü omuzunda iki polis sırtlayıp
Salihse uzun zaman uyudu ayılmayıp
Ne oldu bana diye hafızayı yokladı
Birden bire Yasin’in resmini kucakladı
Acısı tazelenip tekrar düştü sineye
Nasıl haber vereyim o zavallı anneye
En iyisi bu işi amirim halletmeli
Beklemek çok yararsız emniyete gitmeli
Toparlanıp ofise uğradı taksi ile
Meğer acı haberi çoktan vermişler bile
Sonra birden aklına Yusuf düşünce yersiz
Dedi, “O yavrucağız olanlardan habersiz
Bir başına ne yapar acaba şimdi evde
Muhakkak babasını biliyordur görevde”
Eve dönüp çocuğa nasıl anlatsam dedi
Babasını sormaz mı nasıl atlatsam dedi
Ekipten arkadaşı eve kadar bıraktı
Yaya gidecek yol da Bağdat kadar ıraktı
Yasinsiz bu sokaktan adım atmamıştı hiç
Bu vedayı hesaba kimse katmamıştı hiç
Velhasıl odasına baktı Yusuf’un lakin
Göremedi çocuğu ortalık da pek sakin
Sağa sola bahçeye baktı telaşa düşüp
Komşuları yetişti feryadına üşüşüp
Garip bir durum vardı,onlar da görmemişti
Komser de telefonda haberim yok demişti
Nasıl olur nereye giderdi ki aniden
Her tarafı telaşla arıyordu yeniden
Bu esnada durmadan telefon çalıyordu
Yasin’in abisinden  mesajlar geliyordu
“Ya gönderin çocuğu ya biz gelip alalım
Böylesi kara günde nasıl rahat kalalım”
Salih tamam ben onu gönderirim diyordu
Tahsin illa bir tarih konulsun istiyordu
Anlatamadı gitti içinden geçenleri
Hem konuşup hem hızla arıyordu her yeri
Bakıcıyı aradı, bakmıyordu cebine
En sonunda bir haber gönderdi ekibine
Yusuf için seferber oldu bütün birlik de
Mardin’i baştan sona aradılar birlikte
Evvela bakıcının kapısını çaldılar
Üç günden taşındığı haberini aldılar
Bütün şüpheler şimdi çekildi üzerine
Kadın için malumat verdi amirlerine
Sonrasında soluksuz bütün Mardin arandı
Hastanede cesetler teker teker tarandı
Ekiplerce şehrin tüm çıkışları tutuldu
Yaşam durdu bir anda Yasin de unutuldu
Mardin Kenan’a döndü Yusuf’u yuttu sanki
Birileri kuyuda onu unuttu sanki
Sabaha dek arandı bir tek işaret yoktu
Bu ıstırap Salih’in bağrına düşen oktu
“Gardaş emanetine sahip çıkamadım ki
Yüzüne doya doya dönüp bakamadım ki”
Günler geçer Yusuf’tan ne haber var ne de ses
Yusufçuk dönmeyince kahıra düşmüş herkes
Bayburt’ta da acılar ikiye katlanmış hem
Bir ocakta iki köz, bir evde iki matem
Ninesi günden güne eriyip hasta düşmüş
Bu karanlık günlerin ışığı dosta düşmüş
Şingah’tan yirmi yiğit koşup gelmiş Mardin’e
Bütün Bayburt tutuşmuş yavrucuğun derdine
Ne bir iz var ne haber bunca zamandan beri
Zaman durdu saniye geçmez oldu ileri
Ardı kesilmeksizin telefon çaldı birden
Üşenerek eline aldı olduğu yerden
Yabancı bir numara Salih abi diyordu
Sesi boğuk geliyor bazen kesiliyordu
Dedi ki “Duydum meğer Yusuf’u aramışsın
Gece gündüz demeden Mardin’i taramışsın
Merak etme benimle annesiyim Yusuf’un
Amcası alır diye yeri gizlendi onun
Yanımda afiyette, bakmayın kusuruma
Ailemin yanına döndüm ben Erzurum’a”
Başından kaynar sular aktı Salih’in birden
Telefonu fırlattı duvarlara sinirden
Öfke, sevinç ve hüzün derin indi bağrına
Hem mutluluktan uçtu, hem çok gitti ağrına
Şehidin emaneti çıkmıştı gün yüzüne
Şimdi doyabilirdi gönlündeki hüzüne
Saat dördü gecenin, uykudaydı yıldızlar
Rüzgar yaman vurdukça yorgun tepeler sızlar

Not: Bu yazının yorumları aşağıdaki sayfadadır!

[ilgiliMakale icerik_id=”16771″]

Yazarın Son Yazıları
19.11.2018
06.06.2016
29.05.2020
09.05.2023
19.12.2018
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 4 Yorum
  1. faruk dedi ki:

    Kalemine sağlık Önder Hocam

    1. Önder Eryılmaz dedi ki:

      Eyvallah. Allahu Teâlâ razı olsun. Baş tacısın.

  2. Eftal Gencer dedi ki:

    Önder kardeşimin kalemine sağlık

    1. Önder Eryılmaz dedi ki:

      Eyvallah. Hürmetler.