Zarrab, Halk Bankası ve Katar Krizi

Yayınlama: 29.11.2017
A+
A-

Türkiye zor bir süreçten geçiyor, büyük bir saldırı ile karşı karşıyayız.
17/25 Aralık operasyonları arkasından, 15 temmuz darbe girişimi ve hemen arkasından Zarrab ve Halk Bankası davası…
Rıza Zarrab Türkiye ve İran’ın bilgisi dâhilinde kurmuş olduğu şirketler ile Hem İran’ın hem de Türkiye’nin maddi olarak rahatlamasını sağlıyordu.
Ne varki hem İran’daki Ruhani oluşumu hem de Türkiye’deki FETÖ merkezli bürokrasi durumdan memnun değildi.
Yaklaşık 25 milyarlık ihracatın ZARRAB ve bağlı şirketlerle gerçekleştirilmiş olması Türkiye’nin cari açığının % 15 kapanması anlamına geliyordu.
Ancak bu sistem ABD tarafından sürekli incelenip dosyalar aleyhimize olacak şekilde toplanıyordu.
İran’daki Yönetim değişimi ve Ruhani’nin ABD ile yakınlaşması ve ardından ZARRAB’ın İranlı ortağı olana Babek Zencani’nin ölümle idam edilmesi Zarrab’ın paniklemesine neden oldu. 17/25 aralıktan sonra içeri alındığında, hemen çıkartın yoksa konuşurum diyerek aslında kişiliğini de ortaya koyuyordu.
Türkiye’nin sıcak para girdisi Zarrab üzerinden durdurulunca ikinci kaynak olarak görülen Arap sermayesi de masaya yatırıldı. Önce Katar operasyonu yapıldı. Bu tutmayınca Suudi Arabistan üzerinden Türkiye’ye ilgisi ve alakası olan herkes tutuklandı.
Bunların başında Velid bin Tallal adli prens gelmekte idi.
Bu prens yaklaşık 20 milyar dolara hükmediyordu.
Bütün amaç Türkiye’yi sıcak para girdisinden yoksun bırakmaktı. Bu yüzden Suudi Arabistan ılımlı Müslümanlık ile karşımıza çıkartıldı.
ABD, Türkiye’ye uluslararası Hukuk kurallarını kullanarak büyük cezalar vermenin peşinde. Milyarlarca dolar şeklinde bir cezayı Türkiye’ye verebilmenin yollarını arayacaklardır.
ABD, Türkiye’yi Halk Bankası müdür yardımcısı üzerinden , uluslararası hukuku çiğnemiş göstererek cezalandırmayı düşünmektedir.
Burada sorulması gereken soru şudur:
Niçin Zarrab yakalanacağını bile bile ABD’ye gitmiştir?
O’nun ABD’ye gitmesinde acaba hangi bürokratlar etkili oldu?
Eğer bu nokta açığa çıkarsa durum daha çok netleşecek.
Bütün bunlar olurken Türk istihbaratı da ABD Konsolosluğunda çalışan ve CIA gibi örgütlerle bağlantısı olan Metin Topuz’u tutukladı. Ve bu adamın telefonu deşifre edildiğinde bütün ABD bağlantıları açığa çıkmış oldu.
ABD, Türk devletinden, Metin Topuz’u değil de onun kullandığı telefonu istemektedir. Bu da ABD’nin olayların ne kadar içinde olduğunu gösteriyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin elinde çok önemli bir papaz bulunmaktadır. Papaz Branson.
ABD, başkanlık seviyesinde bu papazı sürekli istemektedirler. Ancak Türkiye bu iki şahsı, karşı bir kart olarak masada tutmaktadır.

Türkiye ne yapmalıdır?

1- ABD ile ülkemiz arasında hukuksal bir savaş yaşanıyor. O halde Türkiye’nin hiç kimsenin seslendiremediği bir gerçeği dünya kamuoyuna sunmalıdır.
Bu ABD’nin savaş suçu işlediği ve kendi görevlendirdiği Profesör Doug Rocke tarafından resmi bir raporla ortaya konulmuştur.
El Cezireye konuşan Uranyum Uzmanı Dr. Rocke, resmen de doğrulandığı üzere, seyreltilmiş uranyum nedeniyle, Mayıs 2002’ye dek Irak’ta görev alan en az 250 bin ABD askerinin sakatlandığı, 10 bininin öldüğü ayda 140 kişinin ölmesinin beklendiğini söylüyor.
Aynı zamanda bölgede yaşayan yaklaşık 20 milyon insanın olaydan etkilendiğini ifade etmiştir. Bunun bir savaş suçu olduğunu belirtmiştir.
Böylece ABD zor durumda tutulabilir. Ve bölge insanları maddî ve manevi tazminatlar ABD aleyhine dava açabilirler.

2- ABD’nin içersinde bulunan mozaik yapinin parçalanması için, Zenciler, Kızıldereliler ve hispanikler ile ilgili bağlantılar kurulmalıdır.
3- ABD usleri mutlaka kapatılmalıdır.

Cenab-ı Hak Devlet ve milletimizi korusun. (S.Z)

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.