Fırat’ın Kızı Şair Sündüs Arslan Akça, Bayburt izlenimlerini ‘Bayburt Bayburt Olalı’ başlığı altında Asanatlar (www.asanatlar.com)‘da ki köşesinde kaleme aldı.
24. Uluslararası Bayburt Dede Korkut Kültür ve Sanat Şöleni “Celali Baba Şiir Gecesi” için Bayburt’a davet edilen Şair Akça’nın işte o köşe yazısı:
Bayburt Bayburt Olalı…
“Bayburt dağlarında tabakam kaldı
Şen ol Bayburt şen ol sen de nem kaldı
Bayburt dağlarında kunduram kaldı
Şen ol Bayburt şen ol sende nem kaldı”
Ne güzeldir türkülerimiz. Hüzünlerimiz, hasretimiz, ayrılıklarımız ve bütün duygu yoğunluklarımız türkülerimizle hayat bulmuştur. Bayburt’ta geçirdiğim 3 güzel ve dolu dolu günü anlatmaya türküyle başlayalım dedim. Çünkü etkinlik boyunca Bayburt türküleri ve şiirlerle demini aldı gönül dünyamız.
Hani dönüp bakınca koşturmana ve yaşadığın zorluklara akıllı işi değil diye geçiriyorsun ve tabi ki yine aklından. Yaşamın yorgunlukları arasında durup bir nefes şiir diyor yüreklerimiz. Yüzümüzü şiire dönüp, bütün yorgunlukları arkamıza alarak sesin geldiği yöne doğru koşuyoruz.
Bu sefer de şiir bizi Bayburt’ta ağırladı…
Aylar öncesinden davet edildiğimiz 24. Bayburt Dede Korkut Kültür ve Sanat Şöleni Celali Baba Şiir Gecesi’ne icabet edeceğimizi bildirerek günü iple çekmeye başladık biz de.
Bayburt Kalesi şehrin kuzeyinde ihtişamlı dağların üzerine kurulmuş. Kimlerin yaptığı tam bilinmemektedir. Milattan önceye dayanmaktadır tarihi. Türklere geçmeden önce Roma, Ermeni,Bizans ve Kommenos hâkimiyetinde kalmıştır. Birçok kez tamir görmüştür.
“Türk Kültür tarihinin temel taşlarından birisi olan Dede Korkut 7. 8. yüzyılda yaşamış önemli bir şahsiyettir. 9. yüzyıl ortalarında yapıldığı tahmin edilen kümbet 1994 yılında restore edilmiş, köy halkı tarafından “Ali Baba” veya “Korkut Ata” kümbeti olarak anılmaktadır.’’Dede Korkut çeşmesinden suyumuzu içip, dualarımızı göndererek buradan da ayrıldık.
Bu gecede âşıklık geleneğinin yaşayan isimlerinden İsmail Öksüz’ü tanıma fırsatımız oldu. Hem türküler hem de türkülerin hikâyelerini anlatarak güzel bir sunum yaptılar. Bu geleneğin hâlâ yaşıyor olması da çok güzel.
‘’Bayburtlu Celâlî Baba’nın 1850 de Tahsını köyünde doğduğu ve orada vefat ettiği kabul edilmektedir. 14 yaşında iken Sünür Medresesinde ders gördü. İcazet aldıktan sonra köyüne dönmüş. Daha sonra Sarıkamış Harekâtında şehit olan oğlunu öksüz bırakarak, vefat eden karısı için söylediği ağıt, Dünya Edebiyatı’nda benzeri bulunmayan bir eserdir.’’
…..
Ele kısmet balsa bize pay taştı,
Yokluktan derdimiz deriden aştı,
Açlıkla uğraşmak hayli savaştı;
Çektiğin mihnetten âh u zâr götür.
Yetim kalmış idin emzik tavında,
Gamla kavrulmuştun gençlik çağında,
Bir gül yeşertmeden vuslat bağında;
Gönül yaraların beraber götür.
De ki Kadir Mevlâ’m bize ilişme,
Dünyâda sızıyan çıbanı deşme,
Celâlî Baba’dan sorma söyleşme;
Bu dertli çobandan bir selâm götür.

Celali baba Şiir Şöleni’ne Azerbaycan’dan Prof. Dr. Memmed İsmayıl, Gümüşhane’den Hışır Osman Nebioğlu, Talat Ülker, İzmir’den Hava Avcı Köseoğlu, Maraş’tan Mehmet Dalkanat, Samsun’dan Kenan Yavuzarslan, Bingöl’den Hacı Gürhan, İstanbul’dan Ahmet Akkoyun, Bayburt’tan Önder Eryılmaz, Yusuf Malkoç ve Tokat’tan şahsım katıldı.Güçlü kalemlerin sunduğu şiir ziyafetinin ardından geceyi ölümsüz kılan fotoğraflar ve plaket töreninin ardından Bayburt Valisi Hamza Pehlivan, Bayburt Belediye Başkanı Mete Memiş’in ev sahipliğinde eski Bayburt evlerinin bütün kültürünü bir arada toplamış konuk evine gidildi. Uzun soluklu muhabbetin arkasından yine BAYDER’e gelindi.
BAYDER’in Başkanı ve etkinliğin en büyük emektarı Fatih Dündar hazırlattığı plaketleri şairlere takdim etti. Genel bir değerlendirme ve teşekkür konuşmalarından sonra erken gideceklerle vedalaşıldı.
Bir şölenin daha sonuna gelinmişti. Şiire koşup gelmek iyi de gitmek haliyle zor oluyor. Pazartesi sabah da kalan şairlerle vedalaşılarak yola koyulduk.
Öncelikle etkinliğin en çok yorulanı Fatih Dündar ve ekibine, görünen ve perde arkasında olan bütün emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Şehrin insanları güzel olunca şehir daha bir güzel gözüküyor. Hoş geldik, hoş karşılandık ve hoş döndük.
Şen ol Bayburt!
Ve yine bir Bayburt türküsü ile noktayı koyalım. Bu türkü o kadar çok söylendi ki, mırıldanıp duruyorum ben de.
Geydim çarıklarımı
Gel bağla bağlarımı
Terk ettim gidiyorum
Bayburt’un dağlarını
Ağam tanina rinaynam
Paşam tanina rinaynam
Güzel tanina rinaynam
Yosmam tanina rinaynam
Değerli bilgiler için teşekkürler.