Bayburt Tarih-Kültür ve Edebiyat Derneği, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük zurnazeni Binali Selman’ı andı.
BAYDER Kültür Sohbetleri’nin bu haftaki konusu ‘Bayburt Folkloru ve Binali Selman’ oldu. Selman’ı kendisiyle aynı coğrafyadan yetişen müzisyen Serdar Eslek anlattı. Eslek, anlatımında Binali Selman’ın eşsiz bir sanatçı olduğuna vurgu yaparak, Dünya Zurna çalma şampiyonluğu başta olmak üzere Türk Müziği alanında elde ettiği onlarca başarıyı anlattı.
Binali Selman’ın Bayburt sevgisine değinen Eslek, Selman’ın ‘mey’ üflemeli çalgısını TRT’ye Bayburt’a ait enstrüman olarak tescil ettirdiğini kaydetti.
Binali Selman’ın oğulları Mahir ve Deniz Selman’ın, babaları hakkındaki hatıralarını anlatan Eslek’in, ‘Bayburt Folkloru ve Binali Selman’ sunumunda şu ifadelere yer verdi:
“Kültür varlıkları toplumların geçmişlerini anlatan en iyi hikayelerdir”
“Bayburt folkloru, çok çeşitli olduğu kadar birbirine benzerliklerinin de çok olduğu Türk kültür ve folkloru içinde şüphesiz önemli bir yere sahiptir. Günümüz dünyasında sadece Anadolu’da değil bütün dünyada halk dansları o ülkenin bireyleri için çok önemli bir yer teşkil etmişlerdir. Çünkü bu kültür varlıkları toplumların geçmişlerini anlatan en iyi hikayelerdir. Her toplum kendisinden önce yaşamış toplumların izlerini taşımış ve taşıma gereği duymuştur. Kültürler birbirinden etkilenen varlıklardır. Bu da kültür içinde yaşayan folklörün çeşitlilk ve çok renklilik arz etmesine sebep olmuştur. Folklor bulunduğu coğrafi yapıdan da etkilenmiş, bunu toplumların sergilediği oyunların içine daha dogrusu figürlerine yansıtmıştır. Örnek verecek olursak; Karadeniz halk oyunları bölgenin dik yamaçlı, dağlık ve Karadeniz’in azgın dalgaları arasında sürmüş oldukları yaşam sürecini etkilemiş, bunu hareketli, sert ve canlı bir folklor şeklinde oyunlarına yansıtmışlardır.”
“Bayburt folkloru iki bölgenin etkisi içinde olmuştur”
“Tam da bu noktada Bayburt folkloru Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri arasında bir geçiş noktası olduğu için her iki bölgenin de etkisi içinde olmuştur. Kimi zaman Karadeniz oyunları gibi hareketli ve canlı, kimi zaman doğu Anadolu oyunları gibi ağır olmuştur bu oyunlar. Bunun dışında Bayburt kendi öz kültürünün de örneklerini folklorune yansıtmıştır. Bayburt’ta oynanan oyunlara ‘bar’ denilmiştir. Bar; el birliği, gönül birliği yani beraberliğin oyun şeklindeki bir ifadesidir. Düğünlerde, bayramlarda, asker uğurlamalarında kısaca önemli günlerde aynı ruh coşkusu ile davul-zurna eşliğinde topluca oynanmıştır bu oyunlar.”
“Aynı isimle fakat farklı figürlerle oynanır”
“Özellikle Erzurum yöre oyunları Bayburt’ta ta oynanılır. Bu eleştirilse de aynı bölge de olmaları nedeni ile daha doğrusu birbirlerine yakın olmaları nedeni ile aynı kültürü sergilemişlerdir. Erzurum’da oynanan bar ile Bayburt’ta oynanan bar aynı isimle fakat farklı figürlerle oynanır. Zaten Türkiye’de yapılan halk oyunları yarışmalarında her bölge ekibi kendi yöresini oynar. Ancak düğün, dernek, bayram, seyranlarda bir Erzurumlu Bayburt barı oynadığı gibi bir Bayburtlu da Erzurum barı oynar. Bunda herhangi bir abes durum söz konusu değildir. Zira kültürler ortaktır, bulundukları konum itibarı ile…”
“Oyunun içine duygu yüklenmelidir”
“Kültürler ölmesin diye değil, yaşasın diye çalışılmalıdır. Gerek halk eğitim merkezlerinin gerekse bu işle haşır-neşir olan usta öğreticilerin folklora çok ama çok önem vermeleri gerekmektedir. Oyunlar öğretilir iken sayı ile öğretilmeli ancak oyunun içine mutlaka oyunun ne anlama geldiği anlatılmalı, kısaca duygu yüklenmelidir. Maalesef oyunlarımızın bir çoğu eksik, yanlış ve birilerinin kendi yorumunu katması sonucu bozulmuş, aslını kaybetmiştir. Bu birileri akademik öğreticiler olduğu gibi köyde ‘bar’ı çok iyi bildiğini iddia eden biri de olmuştur. Sonuçta her ikisi de folklora zarar vermiştir. Bildiğiniz gibi ben de bu kültür içinde sazımla, meyimle, davul-zurnamla ve şiirimle var olmaya özen gösterdiğim kadar, bu kültürün de var olması için çalışanlardan biriyim. Oyunların oynanması kadar o oyunları çalan davul ve zurna icracılarının da payları şüphesiz çoktur. Her insan yaptığı işin, emeğin karşılığını az çok alır. Ancak söz konusu folklor olunca o işin en doğru şeklide icra edilmesi gerekmektedir.”
“Tandırın içine girer öyle zurna çalarmış”
“İşte tam da burada öz be öz bir Bayburtlu olan, çaldığı enstrümanları ustalıkla icra edebilen bir hemşehrimizden bir ustadan yani ustaların ustasından bahsetmek istiyorum. Binali Selman üstad. Kendisi 1931 yılında Demirözü’nde dünyaya geliyor. Daha çok küçük yaşlarda dilli kaval çalmaya başlıyor. Babası Musa ve abisi Yaşar Selman mey-zurna çalıyorlar o dönemde. Kendisi de bu nefesli sazlara aşık oluyor. Hemde ne aşk ne aşık oluyor. Babası Musa Selman çerçicilik yapar. Heybenin bir tarafına satacağı malzemeleri koyarken diğer tarafına küçük Binali’yi koyarmış. Binali zurna çalmaya başladığında bazı zamanlar zurna sesinden rahatsız olunmasın diye tandırın içine girer öyle çalarmış.”
“Binali Hak’tan, Yaşar parmaktan öğrendi’
“Çalar çalar amma nefes alamaz. Yani nefes döngüsünü beceremez. Babası dermiş ki, “Allah Binali’nin nefesini bir alsa” dermiş. Bu hatta o günlerde halk arasında konuşulur ve gülünür. Aslında Musa Selman Allah yardım etse de nefes almayı öğrenebilse, demek istemiştir. Yine babası “Binali Hak’tan, Yaşar parmaktan öğrendi’ demiştir. Burda da Allah’ın Binali’ye olağanüstü bir yetenek verdiğini ima etmiştir. O günlerde Erzincan Bayburt yöresinin en iyi zurna çalan nam salmış bir ismi vardır. Erzincan ilinin Çayırlı ilçesinden Yeşilyaka eski adıyla Şebge Köyü’nden Mahir üstad. Yaşar Selman ve Binali Selman Şebgeli Mahir’in peşine takılırlar, düğünden düğüne koşarlar. Kendisinden bir çok şey öğrenirler. Bu kısa zamanlı ancak uzun bir davul-zurna yolculuğu sonunda İstanbul Gültepe’de Şebgeli Mahir, sonra Yaşar Selman zurna çalarlar. Ve en sonunda Binali Selman’a zurnayı uzatırlar. Binali Selman öyle bir üfler ki zurnaya; ustası olan Şebgeli Mahir, ‘boynuz kulağı geçti’ der elindeki zurnayı da Binali’ye hediye eder ve mesleği bıraktığını söyler.”
“Binali sazları peşinden sürükledi, götürdü.”
“Daha sonra TRT İstanbul Radyosu’na girer. Orada mey ve zurna çalmak için göreve başlar. O yılların TRT İstanbul Radyo Şefi şöyle anlatır. O yıllarda Türkiye’de mey çalan bir kişi vardı. Bu kişi de sanat musikisine geçti. Yani Türkiye’de mey çalan kimse yok. Binali Selman’ı getirdiler. Yalnız Binali Selman nota bilmiyor. Kara kara düşünürken sazlar Sivas halayını çalmaya başladı. Binali Selman elinde mey dinlemekte. Eser bitince şef ‘tamam mı’, dinledin mi der. Binali de ‘tamam’ der. Çalmaya başlarlar Binali ve TRT sazları. Şef gördüğüne ve duyduğuna inanamaz. Şöyle der: “Binali sazları peşinden sürükledi, götürdü.” Binali Selman da korkunç bir kulak vardı. Kendisi Anadolu’da bir çok etkinliğe, festivallere, turnelere katılmıştır. Unkapanı Plak ve kaset piyasasında bütün sanatçılara mey-zurna ve vurmalı çalgılarla eşlik etmiştir. Ayrıca halk müziği dışında rakçılar ve cazcılarla da bir çok albüm çalışması yapmıştır. Yine Mustafa Kandıralı ile albüm çalışmaları yapmıştır. Üstad 10 binin üzerinde plak kaydı ve onlarca bant yani kaset kaydı yapmıştır. Bugün o kayıtlar sayesinde bir çok yetenekli kişi zurnayı sevmiş meyi çalmış ve en önemlisi kültürel bir mirasa sahip olma hakkını elde etmişlerdir.”
“Hindistan’da dünya zurna çalma şampiyonu”
“Binali Selman’ın özelliklerinden birisi de her yöreye hakim olması bütün yöreleri ustalıkla çalabilmesidir. Yine ünlü perküsyon ustası Okay Temiz ile bir akşamda 50-60 tane plak yaptıklarını Okay Temiz’in kendisi anlatır. Ve Hindistan’a gidiyorlar. Orada Binali Selman dünya zurna çalma şampiyonu oluyor. Abisi Yaşar Selman’dan sonra kendisine İsmail Tekkol usta davulda eşlik ediyor. O da davul çalma konusunda çok usta biri olmuştur.”
Deniz Selman ve Mahir Selman’dan anılar
“Daha sonraları oğulları Mahir Selman, İsmail Selman ve Deniz Selman zurna, mey, asma davul ve sallama defte hem kendisine eşlik ediyor, hem de artık bir çok kişinin hayran kalacağı nefesli sazların icrasını onlardan dinleyeceği bir ekip yaratıyor. Günümüzde Deniz Selman mey icrasında tek diyebileceğimiz bir ustadır. Kendisi ‘rahmetli babamı Binali Selman’ı dinleyerek öğrendim’ bu işi der. Yine bir anısını sizlerle paylaşmak isterim. İstabul’da 5 bin kişilik bir salonda usta, zurnasıyla Makber’e açış yapıyor. 10 dakika sürüyor bu açış ve açışın sonunda zurna param parça oluyor. O gün bugün bu olay hep söylenmiştir. Binali’nin zurnayı nefesiyle patlattığı. Bu anıyı da büyük oğlu Mahir Selman bir TV programına telefonla bağlanarak anlatmıştı.”
“Mey’i Bayburt’a ait enstrüman diye TRT’ye tescil ettirdi”
“Binali Selman o zamanlar sadece ‘do karar’ olan meyi, en küçük cura meyden, en büyük sese ana meye kadar çoğaltmış. Mey gövde ve kamış ebatlarını hesaplayıp Türk Halk Müziği’ne ve Anadolu kültürüne çok büyük bir hizmette bulunmuştur. Ayrıca ‘mey’i Bayburt’a ait bir enstrüman olduğu hususunda TRT’ye tescil ettirmiştir.”
Binali Selman’ın müziklerinden mey ve zurna ile kesitler de sunan Eslek’e BAYDER Başkanı Fatih Dündar tarafından teşekkür belgesi takdim edildi. Programda ayrıca aşık atışmaları, ağız barları, orta oyunu ve koro türküler yer aldı.