Değerler ve Medeniyet Tasavvuru Üzerine

Değerler ve Medeniyet Tasavvuru Üzerine
Yayınlama: 17.04.2015 - 12:29
A+
A-

Bayburt Üniversitesi tarafından ‘Değerler ve Medeniyet Tasavvuru’ konulu konferans düzenlendi.

Felsefeye farklı bakış açıları kazandıran meşhur münevver Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay’ın konuşmacı olduğu konferans İktisadi İdari Bilimle Fakültesi Prof. Dr. Gökhan Budak Konferans Salonu’nda gerçekleşti.

Konferansa Bayburt Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Sezgin Akbulut, Bayburt Üniversitesi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Necmettin Tozlu, İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcıları Yrd. Doç. Dr. Yusuf Şen ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet Özkan, akademisyenler, bazı kamu kurum müdürleri, vatandaşlar ve öğrenciler katıldı.

Bolay, yeni bir medeniyet kurulması arzusunun yeni olmadığını Osmanlı’nın son dönemlerinden bu tarafa Cumhuriyet döneminde de yeni medeniyet kurulma arzularının olduğunu ifade etti.

Son yıllarda yeni bir medeniyet tasavvurunun zikredildiğini belirten Bolay, ” Medeniyet tasavvuru son dönemde daha büyük ehemmiyet kazandı. Genelde şöyle bir kanaat var:  ‘İslam Medeniyeti ölmüştür, onu yeniden diriltmek için çok büyük gayretler sarf edilmelidir.’ gibi medeniyetin yenilenmesi sahasında çalışanların böyle düşünceleri var. Ben bu kanaate iştirak etmiyorum. Neden? Bana göre İslam Medeniyeti çökmemiştir. Üstü küllenmiştir diyebiliriz. Batı sanayisi ile çevreyi kirlettiği gibi Batının maddi hayatı da bu medeniyetin değerlerinin üstünü küllendirmiştir. İslam Medeniyeti çok köklü bir medeniyet olup hemen yıkılıverecek bir medeniyet değildir. Müslümanlığı yaşayan ve yaşatmaya çalışan herkeste her yerde böyle bir medeniyet şuuru vardır. Daha doğrusu bu medeniyetin değerlerini yaşatmak ve yaymak arzusu vardır. Bunun öncülüğünü kimler yapacaktır, o ayrı mesele “dedi.

Medeniyet tasavvurunun arka planını ve tarihi sürecini, maddi ve manevi değerler kavramını ‘Batı’nın iç yüzünü de ortaya koyarak anlatan Bolay, konuşmasına şöyle devam etti:

İSLAM MEDENİYETİNİN TEMELİ SAĞLAMDIR

“İslam Medeniyeti’nin değerleri sadece ülkemizde değil, Müslüman ülkelerde veya Müslümanların olduğu yerlerde kendi çaplarında yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bugün canlandırmaya çalıştığımız medeniyetin temeli sağlamdır. Kökleri sağlamdır.  Neden temeli sağlamdır? Bana göre medeniyet, Hz. Âdem ile kurulmaya başlandı. Hatta bana göre medeniyet kalubelada kurulmaya başlandı. Cenab-ı Hak insana varlıkların ismini öğretti, yarattığı insanı tanzim ederek yarattı. ”

BİZİM MEDENİYETİMİZDE TEMELLÜK DEĞİL, TEVARÜS VARDIR

“Batılıların eskiden beri ileri sürdüğü ilerleme gerileme fikri var. Batılılar kapitalist bir zihniyete sahip oldukları için kâinatı batının değişmez mülkü, sahibi olarak görüyorlar, onu temellük ediyorlar. Bizim medeniyetimizde temellük değil, tevarüs vardır. Yani varis olmak. Kur’an-ı Kerim’in muhtelif ayetlerinde Cenab-ı Allah bunu zikrediyor, tekrar ediyor. Bir ayette “arza salih kullarımızın varis olacağını yazdık (Enbiya-105) “diyor. Biz yeryüzünü, gökyüzünü sömürülecek, tüketilecek bir şey olarak görmüyoruz. İnsan olarak dünyaya gelen her varlığın ortak kullanma hakkı olarak görüyoruz. Ona göre düşünüyor, ona göre inanıyor, ona göre yapıyoruz”

BATIDA BİRLİKTE YAŞAMANIN ÖRNEĞİ YOK

“Bu yıl Kutlu Doğum bir arada yaşama hukuku başlığı ile kutlanıyor. Avrupa Birliği Parlamentosunun 1993 olacak, aldığı bir karar var. Avrupa’da beraber yaşamanın imkânları vs. Başka dinlere hürmet edilecek vs. Bakın, Avrupa Birliği Parlamentosu diğer dinlere hürmet edilerek muhtelif inançlardaki insanların rahat ve huzur içinde yaşadığına dair tarihte iki misal gösteriyor. Biri Endülüs diğeri Osmanlı Devleti. Yok, batıda örneği. Rönesans’tan, Reform hareketlerinden sonra bir takım mezhep kavgaları çıktı. Şimdi bunu bize yüklediler maalesef. Biz de onlara özeniyoruz. Onların 300-500 seneki şeylerine maalesef bir takım yetiştirilmiş adamlarla özeniyoruz. Rönesans’tan sonra 100 sene muharebeleri, 30 sene muharebeleri var. Calvin, bir mezhep kuruyor, kendisinden olmayanları yakıyor. Yakma işi Avrupa’da çok yaygın bir iştir. İtalya’da Rönesans Kültürü kitabında kadına yapılan hakaretler 200 sayfa anlatılmıştır. İtalyan filozof Giordano Bruno 1600 yılında İtalya’da diri diri yakıldı. Hümanist olarak tanınan Erasmus, yakılması için Giordano Bruno’nun yerini söylüyor. ”

BATI MEDENİYETİNİN  İNSANA BAKIŞI YANLIŞ, EVRENE BAKIŞI YANLIŞ, DÜNYAYA BAKIŞI YANLIŞ, TOPLUMA BAKIŞI YANLIŞTIR

“Fukuyama diye bir adam çıktı biliyorsunuz. Medeniyetlerin sonunun batı olduğunu, kapitalizm olduğunu söyledi. Huntington, medeniyetler çatışması dedi. Hani İslam Medeniyet öldüydü? Batı medeniyeti hala karşısında İslam Medeniyeti ve Müslümanları görüyor. İngiliz Başbakanlarından Thatcher, Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle dedi ki komünizmin yıkılmasıyla NATO’yu kaldırmayacağız. Bundan sonra NATO’nun yönü İslam’a ve Müslümanlara çevrilecektir. Bugünkü islamofobi denilen şeyin temelleri ta oralardan gelmektedir.  Nurettin Topçu’nun güzel bir sözü var. Metafiziği olmayan bir milletin medeniyeti de olmaz diyor. Batı medeniyetinin metafiziği var mı? Var. Sonradan ihdas edildi. Temelinde maddecilik hâkim. Bütün felsefelerinin temelinde bu var. Teknolojide ilerlediler,  bunu dünyayı sömürmekte kullandılar. Temellük etmek endişesi geri bıraktıkları insanları, ülkeleri sömürmenin vasıtası kıldı. Tabi bu bir de ayrımcılığa sebebiyet verdi. Avrupalı beyaz ırktır, üstün ırktır, o her zaman öyle yaşaması lazımdır. Dünya, geri kalmış ülkeler onun emrindedir, adeta ona hizmet eden kölelerdir. Zaten eski Yunan, Roma medeniyetinde kölelik hukuki sisteme girmiş bir anlayış idi. Batı medeniyetinin bir insana bakışı yanlış, evrene bakışı yanlış, dünyaya bakışı yanlış, topluma bakışı yanlıştır. Batı medeniyeti insanı alet yapmıştır. Onun şimdiki insanı ‘homo economicus’ denilen iktisadi insan. Dünyayı sömürsün de nasıl sömürürse sömürsün ”

MEDENİYETİN KURULUŞUNDA İMAN VE ONA DAYANAN BİR AHLAK VARDIR

“Hilmi Ziya Ülken, ‘Hangi Karun bir medeniyet kurmuştur’ diyor. Bir medeniyet değil, bir şehir bir toplum bile kuramadı. Medeniyetin kuruluşunda esasında iman vardır ve ona dayanan bir ahlak vardır. Hz. Adem ile ilk ahlakî medeniyet kurulmaya başlandı. Değerler diye bir şey var. Manevi değerler var, maddi değerler var. Maddi değerler ile manevi değerler iç içedir. Birbirlerinden bunları koparmak, ayırmak mümkün değildir. Sekülerist veya laikçi anlayış dini cemiyet hayatından tard etmek için, kovmak için kafaları ta baştan beri ikiye böldü. Laikliğin batıda çıkışının sebebi kilisenin Avrupa’da krallara hakim olma arzusudur. ”

ESAS MANEVİ DEĞERLER İNSANI GÜNAHTAN ALIKOYAN DEĞERLERDİR

“Rönesans’tan sonra ortaya çıkan felsefeler tabiatı tanrı ilan ettiler. Tabiat ana anlayışı bizde de yerleştirilmeye çalışıldı. Tabiatın kendisini koruma gücü yok ki tabiat ana bir şey yaratsın. Batıdaki ilmin gelişmesinin temelinde batı düşüncesinin dünyaya ve tabiata hâkim olma fikri var.  Descartes, hayvana makine diyor. Bu fikir 100 sene sonra Fransız aydınlanmacılar tarafından insanı makineye dönüştürdü. İnsan makine ise onu bir robot olarak kullanıp manevi değerlerinden sıyırmak kolaydır. Manevi değerlerinden sıyrılmış varlıklar, elbette ki nefsani arzuların peşinde koşacaklardır. Gelenek veya töre veya değer diyoruz. Değer arzu edilen, peşinde koşulan, elde edilmek, ulaşılmak istenen şeydir. Manevi değerler nefsani arzulara karşı konulmuş değerlerdir. Esas manevi değerler insanı günahtan alıkoyan değerlerdir.  Sosyologların ortaya koyduğu sosyal değerler daha çok şöhrete, maddi varlığa, siyasi mertebeye değer veren maddi değerlerdir. Manevi değerlere sahip olanlar insana sahip çıkar. Bizim yanlış davranışlarımızı önleyen manevi değerlerdir. ”

  1. PEYGAMBER CAHİL TOPLUMDAN BİR MEDENİYET ÇIKARMIŞTIR

“Hz. Peygamber tarihin istikametini değiştirmiştir.  Cahil ve birbirlerini boğazlamaktan çekinmeyen Arap kabilelerinin içinden bir medeniyet çıkarmıştır. Batı medeniyetine uygarlık bizim medeniyetimize de ‘medeniyet’ diyorum. Medeniyet, Medine’den gelmektedir. Medine şehrinin asıl ismi Yesrib’tir.  Medine ismini o şehre veren peygamberimizdir, İslam’dır. Medine, göçebelikten medeniliğe geçmenin yoludur, kapısıdır. Bizim medeniyetimiz kuruluşundan itibaren hem medenileşmeyi, hem ahlakileşmeyi, hem ilerlemeyi, hem kardeşliği, hem bir arada yaşamayı, hem ilmi, hem fikri, hem tefekkürü beraberinde getirmiştir.  Medeniyetlerin kuruluşunda hukuki, ahlaki, teknik vs sebepler var.”

BİR BENLİK ŞUURUMUZUN OLMASI LAZIM

“Bana göre medeniyetlerin kuruluşunda felsefenin hiçbir rolü yoktur. Bir filozof çıkıp da bir medeniyet kuracağım dememiştir. Kurulmakta olanı sistemleştirmeye çalışmışlardır. Yeni bir medeniyeti geliştirmek, ihya etmek bizim hem şuurumuz, hem vazifemiz olması lazımdır. Bu da manevi değerleri içselleştirmiş, benimsemiş, günlük hayatında yaşayan, yaşatan, yaşattıran nesillerin yetişmesi ile olacaktır. Çünkü teknikten evvel ahlaki hayat mühimdir. Bana göre medeniyetin yarattığı değer maddi değerdir. Mesela akıllı cep telefonu olanın değeri olmayana göre daha fazladır. Bizim medeniyetimizin değerleri farklıdır. Bunları yakından bilmemiz, öğrenmemiz lazım. Bir de benlik şuurumuzun olması lazım. Biz kimiz? Neden buradayız? Neden burada olmalıyız? Ne zaman geldik? Neler yaptık? Yeniden nasıl canlanabiliriz? Neyi ne kadar alacağımız şuuruyla kendimizi yenilememiz lazım. ”

Konferansın sonunda Bayburt Üniversitesi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Necmettin Tozlu tarafından Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay’a Bayburt’ta üretilen Bayburt Üniversitesi logolu çini tabak hediye edildi.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.